Bizi Arayın: 0378 228 57 00

Kırtepe mah. Cumhuriyet cad. No:23/2, Bartın Kroki

Diş Sağlığı ve Sistemik Hastalıklar

 

 

Diyabet ( Şeker Hastalığı )

Diyabetli hastalarda ağız bulguları:

Kontrol altında olmayan diyabette enfeksiyon ve kötü yetersiz yara iyileşmesi riski vardır. Kan-glikoz seviyesi kontrol altına alınmamış hastalarda çeşitli ağız içi bulgulara rastlanır. Bunlar; kemik erimelerinin olduğu ve iltihabi dişeti değişikliklerinin görüldüğü periodontal hastalıklardır. Ayrıca bu hastalarda dehidratasyona ve candida (mantar) enfeksiyonuna bağlı ağrılı glossit şikayetleri olabilir. Mukozada yanma, hissizlik, ağrı, ülserasyon görülebilir. Kontrol altında olan hastalarda da periodontal hastalıklara sık sık rastlanmaktadır.

Diyabetlilerde ağız kuruluğu ve tekrarlayan apselere de sık olarak rastlanmaktadır.

Diyabetli çocuklarda sürme anomalileri sık olarak görülür. On yaşından önceki dönemde erken sürmeler görülür iken bundan sonraki dönemde ise sürme gecikmeleri görülür.

Diyabetli hastalar diş tedavisi boyunca nelere dikkat etmeliler?

Diyabetli hastalarda tedavi öncesi açlık kan şekerinin bilinmesi enfeksiyon riski ve yara iyileşmesinin şekli açısından önemlidir.

Diyabet hastası insülin kullanıyor ise normal öğününü yemeli ve ilacını alarak dişhekimine gelmelidir.

Hastalar randevularını sabah ve öğlen arası bir saatte almalıdırlar, ve ani bir şeker düşüşü (insülin reaksiyonu) hissettikleri anda bunu hekime söylemelidirler.

Diyabetli hastalara uygulanan hareketli protezlerin vurması durumunda oluşabilecek yaraların ilerlemeden ve enfekte olmadan, hastaların protezler teslim edildiği andan itibaren sık sık kontrole çağırılmaları gerekmektedir.

Diyabetli hastalarda kandaki şeker miktarına ve kullanılan ilaçların türüne bağlı olarak tükürük miktarı ve kalitesinde değişiklikler görülebilir. Tükürük tam dişsizlik durumunda uygulanan tam protezlerin tutuculuğunda çok etkilidir. Bu nedenle tükürük salgısı az olan hastalarda tutuculuğun diğerlerine göre az olacağı kaçınılmaz bir gerçektir.

Diyabetli hastalar enfeksiyonlara daha açık olmaları ve yara iyileşmelerinin daha geç olması nedeniyle ağız bakımlarına çok önem göstermeli ve düzenli dişhekimi kontrollerini ihmal etmemeleri gerekmektedir.

 

 

Hipertansiyon

Hipertansiyon sistemik arteriyal kan basıncının sürekli yükselmesi olarak tarif edilir.
Arteriyel kan basıncı; yaş artmasına bağlı olarak normal bir yükselme göstermesine rağmen, diastolik kan basıncının 90mmHg, sistolik kan basıncının 140mmHg’nin altında olması normal tansiyon değerleri olarak kabul edilir. Sistolik ve diastolik kan basınçlarını her ikisinin veya sadece birisinin bu değerlerin üzerinde olması hipertansiyon varlığınından sözettirir.

Hipertansiyon dişhekimi açısından diş tedavisini etkilemesi ve tedbirler alınması gerekmesi açısından kritik rol oynar.

İyi kontrol edilemeyen esansiyel hipertansiyonlu hastalarda ağrı, stres gibi uyaranlara aşırı tepki söz konusu olduğundan; bu hastalarda diş tedavisi sırasında kan basıncı akut olarak yükselebilir ve angina, konjestif kalp yetmezliği veya nadiren bir serebrovasküler olay (felç, kanama v.b) gibi komplikasyonlar ortaya çıkabilir. Bu sebeple; hipertansiyonlu hastaların diş tedavisine başlamadan önce; kan basıncı ölçümleri yapılmalı ve şüphelenilen vakalarda doktor konsültasyonuna gidilmelidir. Kontrol altına alınmamış hipertansiyonlularda ideal diş tedavi planı hazırlamak mümkün değildir.

Doktor tarafından kontrol altına alınmamış hafif ve orta hipertansiyon vakalarında; konservatif diş tedavileri ve basit cerrahi müdaheleler yapılabilir. Daha komplike cerrahi müdahalelerin tıbbi tedavi ile hipertansiyonları kontrol altına alınıncaya kadar ertelenmeleri, ertelenemiyorsa doktor konsültasyonundan ve akut hipertansiyonu önleyici tedbirler alındıktan sonra yapılması uygundur.

Diş tedavisinin neden olduğu anksiyetenin kontrolü, hipertansiyonlu hastalarda en önemli konulardan biridir. Yapılan dental girişimlerin zorluğu arttıkça stresi de artar. Stresin hipertansif krizlere yol açabileceği düşünülürse, diş tedavisi öncesinde sedasyon uygulanması gereklidir.

Kontrol altına alınmamış hipertansiyonlularda geniş cerrahi müdahalelerden sonra kanamalara zaman zaman rastlanmaktadır.

Hipertansiyon tedavisinde kullanılan ilaçların yan etkileri, diş tedavisini zorlaştırdığından dolayı dişhekimi, hastanın kullandığı ilaçları ve dozları öğrenmelidir.

Bazen, hipertansiyonlu hastalarda hiçbir lokal sebebe bağlı olmaksızın dişağrısı şikayetleri olabilir. Bu ağrının sebebi; pulpa dokusundaki kan basıncının artışına bağlı olarak meydana gelebilen pulpa konjesyonu veya pulpa hiperemisi olabilir.

Hipertansiyonlu hastalarda uzun süren diş tedavileri strese neden olabilmektedir. Bu sebeple, seanslar kısa tutulmalı, tedavi sırasında son derece nazik çalışılmalı ve strese nende olabilecek lüzumsuz acecilikten kaçınılmalıdır.

 

 


Tiroid
Hipertiroidli hastalarda, enfeksiyon, travma, cerrahi işlemler ve stres bir krize neden olabilir. Kontrol altında olmayan vakalarda epinefrin ve diğer vazopresörler kullanılmamalıdır. Bu hastalarda akut enfeksiyon olursa hekimi ile konsültasyona gidilmelidir.

Ağız komplikasyonu olarak ilerleyen periodontal hastalık, osteoporöz, yaygın diş çürükleri, süt dişlerinin vaktinden önce düşmeleri ve daimi dişlerin erken sürmeleri, erken çene gelişmesi görülür. Dilin arka üst kısmında tümör gibi görünen büyümeler cerrahi olarak çıkartılmadan önce fonksiyonel tiroid dokusu olup olmadığı saptanmalıdır.

Hipertiroidili hastalarda diş tedavilerinde daha çok konservatif yöntemler seçilmelidir, antibiyotik, analjezik kullanılmalıdır. Konsültasyon unutulmamalıdır.

Hipotiroidizm

Ciddi hipotiroidili hastalarda travma, cerrahi işlem ve enfeksiyona bağlı olarak hipotiroid koması gelişebilir.

Hipotiroidli hastalarda ağızda büyümüş bir dil, diş sürmelerinde gecikme ve maloklüzyon vardır.

Tıbbi yönden gözetim altında olan hipotirodililerde normal diş tedavi planlaması uygulanır.

 

 

Radyoterapi

Baş boyun bölgesindeki kanserlerin tedavisi için uygulanan rayoterapiden önce hastaların kapsamlı bir ağız diş muayenesinden geçmeleri şarttır. Radyoterapi sırasında uygulanan iyonize radyasyon kemik ve yumuşak doku üzerinde çeşitli hasarlara yol açar.

Işın tedavisi öncesinde ne yapılmalıdır?

  • Ağızdaki kökler, kök ucu iltihaplı dişler, kistler, kemik erimesi olan dişler ortadan kaldırılmalıdır.
  • Hatalı yapılmış köprü, keskin kenarlı dolgu, dudağı kesen sert kenar, eski protezler düzeltilmeli.
  • Ağız bakımı eğitimi çok iyi verilmelidir.
  • Sistemik etki gösteren ya da gösterebilecek gizli enfeksiyon odağı (fokal enfeksiyon) tetkiki yapılmalıdır.
  • Yarı gömük dişler ortadan kaldırılmalıdır.
  • Radyoterapiye çekimden en az 10 gün sonra başlanmasında yarar vardır.

    Radyoterapi başladıktan sonra ağızda görülen reaksiyonlar
  • Mukozalarda kızarıklık (Eritem): radyoterapi başladıktan 1-2 seans sonra görülen erken belirtilerdendir.
  • Hassasiyet
  • Tad alma duyusunda bozulma: yemek yeme ve yutma zorlaşır.
  • Hiperemi: Ülserasyona döner. Tedavi süresince devam eder. Tedavi kesildikten sonra ortalama 2 ay içinde mukozalarda düzelme görülür.


    Hastanın öncelikle ağız hijyeni iyi olmalıdır. Çok ağrılı ise; lokal anestezik içeren sprey, ağrı kesici etkili ağzı gargarası kullanılabilir. Hasta ekşi, acı yiyemez. Mütearik protezi kulanamaz. En fazla yanak içi, dil, ağız tabanında ülserlere rastlanır.

Tükürük bezleri ile ilgili zararlar:

Tükürük miktarı azalır, buna bağlı ağız kuruluğu gerçekleşir. Tedavi dozu hafif ise bu zararlar geri dönüşebilir zararlardır, tedavi sonrasında tükürük eski haline döner. Fakat tedavi dozu yüksek ise, geri dönüş zordur. Radyoterapi, tükürük salgısının vizkozitesinin, kalitesinin bozulmasına sebep olabilir.

Bu gibi durumlarda dişhekimine danışarak suni tükürükten yararlanılabilir.

Fırsatçı enfeksiyonlar görülebilir. Oral candidiyazis (mantar enfeksiyonu) görülürse, doktor tavsiyesi ile bir ağız gargarası kullanılabilir.

Kole çürüklerine rastlanabilir. Koruyucu amaçlı topikal florid uygulamaları yapılabilir.
Radyoterapi süresince hasta yakından takip edilmeli ve haftalık florid uygulamaları yapılmalıdır. Diş çürümelerini hızlandırıcı gıdaların alımı kısıtlanmalı ve periyodik kontrollere devam ederek gerektiğinde konservatif tedaviler yapılmalıdır.

Radyoterapi gören hastalarda diş çekilmesi gerektiğinde dikkat edilecek hususlar:

  • Çekim öncesi antibiyotik uygulaması.
  • En az travmaya yol açacak şekilde çekim yapılması.
  • Çekim boşluğuna tükürüğün ve dolayısıyla ağız mikroflorasının kaçmasının önlenmesi.
  • Alveol kenarlarında keskin kemik kenarlarının kalmasının engellenmesi
  • Alveol soketine rezorbe olabilen antibiyotikli patların yerleştirilmesi
  • Yara kenarlarını yakınlaştırılarak dikilmesi.
    ,

Bunlara dikkat edilmediği takdirde osteoradyonekroz oluşma olasılığı çok yüksektir

Radyoterapi görmüş hastalarda aradan çok uzun zaman geçmiş olsa bile diş çekimi öncesi proflaksi yapılması gereklidir.

Bu nedenle hastalar hayatlarının herhangi bir döneminde radyoterapi görmüş iseler mutlaka doktorlarını bilgilendirmelidirler.

 

 


Sindirim sistemi ve dişler

Mide bağırsak şikayetlerinin ağız boşluğunda da etkileri vardır. Dilin içki alınan günlerin ardından paslı görünüm alması,mide hastalarında görülen kötü ağız kokusu,kabızlık çekenlerdeki dişeti iltihapları… gibi. Dişler sağlıklı değilse bu durum sindirim güçlüklerine de yol açabilir. Alınan küçük lokmalar tükürükle iyi karışırsa,sindirimin ilk aşaması olan ağız sindirimi tam gerçekleşmiş olur ve mide gereksiz yere asit salgılamaz.

 

 

Kalp hastalıkları ve dişler

Endokardit adı verilen kalp içi zarı iltihabı’nın başlıca etkenin diş enfeksiyonları olduğu kesin olarak anlaşılmıştır.Diş enfeksiyonu ,diş kökünün ucundaki enfekte alan (granülom,kist gibi ) perodontal cep veya yarım doldurulmuş bir kanal olabilir.Bu nedenle,böyle kalp hastalığı olanlarda bütün bu odakların ortadan kaldırılması zorunludur. Kalp hastalarının dişhekimini bilgilendirmeleri gerekir. Anestezik madde seçimi ona göre yapılır. Kan pıhtılaşmasını önleyici ilaçlar alınıyorsa hekime danıştıktan sonra çekim yaptırılır. Endokardit ve kapak hastalığı olanlarda alınması gereken önlemler,bir girişimden önce antibiyotik verilmesi; müdahalenin yapılması ve sonra da, bir süre ilaç alınması şeklindedir.

En uygunu böyle durumlarda kalp hastalıkları uzmanı ile ortak hareket etmelidir.

 

 

Kan hastaları ve dişler

Bazı kan hastalıkları dişetinde belirti verir. Mesela lösemi de dişetinin morumtırak rengi ve görünümü çok karakteristiktir. Dişeti kendiliğinden kanar. Hastalığın ilk defa bir ağız ve diş muayenesi sırasında teşhis edildiği vakalar vardır. Ayrıca, halk arasında kansızlık olarak bilinen anemide de dişetinin soluk, beyazımsı görünüşü karakteristiktir.

 

 




Astım

Astım iltihaplanma ya da allerjik nedenlerden dolayı bronşların büzülmesi sonucu ortaya çıkan solunum sistemi ile ilgili kronik bir hastalıktır.
Dişhekimi astmalı olduğunu tespit ettiği hastada, astmanın başlangıç yaşını, astmanın tipini, nöbetlerin sıklığını ve ciddiyetini, nöbetleri başlatıcı faktörleri, hastanın kullandığı ilaçları tespit etmeye yönelik sorular sormalıdır. Bu nedenle hastaların dişhekimine hastalıkları hakkında yeterli bilgi vermeleri önemlidir.

Devamlı ilaç tedavisi altında olmalarına rağmen, sık astma krizleri hikayesi olanlar, diş tedavisi açısından ciddi risk grubu hastalardır ve doktor konsültasyonundan sonra değerlendirilmelidirler.

Dişhekimine gelmenin yarattığı psikolojik ve tedavinin verebileceği fizyolojik stresler krizin gelişmesine neden olabilmektedir.

Hastanın öyküsünden öğrenilen astım bilgisi dişhekiminin özel önlemler alması için yardımcı olacaktır.

Barbituratlar, narkotikler, aspirin ve penicillin ialçları krizin gelişmesine neden olabilmektedirler bu nedenle bu ilaçların kullanımından sakınılmalıdır.

Eğer hastanın özel bir maddeye karşı allerjisi varsa bu maddenin tedavi yapılacak ortamdan uzaklaştırılması sağlanmalıdır.

Astımlı hastaların bir kısmında nöbetler alt ve üst solunum yollarının bakteriyel ve virütik enfeksiyonlarını takiben oluşmaktadır. Bu nedenle, solunum yolu enfeksiyonlarının mevcut olduğu hastalarda diş tedavisi; akut astma krizinin ortaya çıkma riskinden dolayı ertelenmelidir. Ayrıca ağızdaki periodontal ve periapikal enfeksiyon odaklarının ortadan kaldırılması, astma krizlerinin önlenmesinde faydalı olduğundan dolayı önemlidir.

Astım hastalığında kullanılan bir kısım ilaçlar dişlere ve dişetlerine zarar verebilmektedir:


Astım tedavisinde kullanılan toz halinde aerosol olarak kullanılan bazı ilaçlar ağız ortamındaki pH nın artmasına neden olmaktadırlar. Bu durum özellikle çocukların dişlerinde erozyonla yol açmaktadır.

Ağız pH sının normal seviyede tutulabilmesi için "Pulmicort", "Ventolin" ve "Serevent" gibi inhaler astım ilaçları kullanan kişiler ilacı her kullanımından sonra ağızlarını su ile iyice çalkalamaları, diş minesini güçlendirmek için günde üç kez foridli bir diş macunu ile dişlerini fırçalamaları gerekmektedir.

Astım hastalarında tükürük salgısı azalmıştır. Bu durum ağız kuruluğu (kserostemi) na yol açarak diş ve diş eti sağlığını olumsuz yönde etkileyebilmektedir.


 

(0) 378 228 57 00


Ayrıca randevu formumuzu doldurarak da randevu taleplerinizi bize iletebilirsiniz:

randevu formunu doldurun